Aytaç Çağın, 1947 yılında Kıbrıs'ın Lefkoşa şehrinde doğmuştur. Hayatı boyunca folklorik araştırmalara katkı sağlayan önemli bir müzik adamı olarak bilinmektedir. Eğitimine Öğretmen Koleji'nde devam ederek öğretmenlik kariyerine adım atmıştır. Meslek hayatına Lefke İstiklâl Büyükler İlkokulu'nda öğretmen olarak başlamış ve daha sonrasında Lefke Gazi Lisesi'nde müzik dersleri vermeye devam etmiştir.
Aytaç Çağın, Lefke bölgesinin ilk Mücahitler Bandosu'nun temellerini atan önemli bir isimdir. Bölgede müzikal faaliyetlere öncülük ederek gençler arasında folklorik çalışmalara öncülük etmiştir.
Eğitmenlik kariyeri ve müzikal çalışmaları sırasında, özellikle geleneksel Kıbrıs Türk Halk Müziği ve Halk Oyunlarına duyduğu ilgiyle tanınmıştır. Folklorik araştırmalara olan önemli katkıları, Kıbrıs Türk Folkloru'nun kültürel mirasının korunmasına ve yayılmasına büyük bir katkı sağlamıştır.
Aytaç Çağın, Kıbrıs'ta halk müziği ve danslarına dair derinlemesine çalışmalara girişmiştir. Folklorik değerlerin tespiti ve korunması için büyük emekler sarf etmiştir. Lefke Gazi Lisesi'nde müzik dersleri vererek genç nesilleri bu kültüre aşina kılmıştır.
Kariyeri boyunca folklorik araştırmalara olan bağlılığı ve emeği, Kıbrıs Türk Folkloru'nun ulusal ve uluslararası alanda tanınmasına katkı sağlamıştır. Yaptığı çalışmalar sayesinde Kıbrıs Türk Halk Müziği ve Halk Oyunları, dünya çapında takdir edilen bir kültürel miras olarak tanınmıştır.
Aytaç Çağın'ın çalışmaları, Kıbrıs Türk Folkloru'nun gelecek nesillere aktarılması ve değerlerinin yaşatılması açısından büyük önem taşımaktadır. Müziğe olan sevgisi ve fedakarlıkları, Kıbrıs Türk kültürüne olan bağlılığını ve müziğin gücünü yansıtmaktadır.
Aytaç Çağın, müzikal kariyeri boyunca Kıbrıs Türk Folkloruna önemli katkılarda bulunmuş bir müzisyendir. Liselerde birçok folklor ekibi kurarak gençler arasında folklor çalışmalarını teşvik etmiştir. 1972 yılında motosikletiyle Baf köylerinden başlayarak derlemeler yapmış ve yerel kültürel değerleri belgelemiştir.
1983 yılında ise Devlet Halk Müziği Korosu'nu kurarak, Kıbrıs Türk Folkloru'na resmi bir platform oluşturmuştur. Müziğe olan hevesi ve yeteneği sayesinde kemana yedi yaşında başlamış ve müzikle olan bağını hayatının her alanına taşımıştır.
Aytaç Çağın, iç dünyasında yaşadığı müzikal güzellikleri topluma aktarma isteğiyle doluydu. Keman sevgisi ve müziğe olan tutkusu onun için büyük bir yaşam gücüydü. Kıbrıs Radyo İstasyonu'nda çalışan bir babanın oğlu olarak, müzikal tutkusunu gerçekleştirmek için çeşitli zorluklarla karşılaşmıştır.
Keman sevgisi, genç yaşta müziğe duyduğu tutku ve folklorik kültüre olan ilgisi onun müzikal kariyerini belirlemiştir. Dedesi tarafından aktarılan beyitler ve Rum tarafında lambasuyu satışı yaparak edindiği deneyimler, onun kültürel birikimini zenginleştirmiştir.
Aytaç Çağın'ın müzikal çalışmaları ve araştırmaları, Kıbrıs Türk Folkloru'nun tanıtımına ve korunmasına büyük katkılar sağlamıştır. Kendi iç dünyasında yaşadığı müzikal güzellikleri toplumla paylaşma çabası, onun müziğe olan derin sevgisini ve memleketine olan bağlılığını yansıtmaktadır.
Aytaç Çağın'ın müzikal yolculuğu, dedesinin ona keman hediye etmesiyle başladı. Keman derslerine başladığı zamanlarda, derslerini veren Özdemir bey bir müzik müfettişi idi. Aytaç Çağın büyük bir özveriyle keman çalışmalarına devam etti ve iki sene boyunca Özdemir beyden ders aldı.
Ancak daha sonra Vahan Bedelyman'ın öğrencilerini İngiltere sınavlarına soktuğunu öğrendiğinde, kendisi de diploma almak için babasına rica ederek onu Bedelyman'a götürmesini istedi. Vahan Bedelyman, öğrenci seçiminde titiz biriydi ve Aytaç Çağın'ın kabiliyeti sayesinde onun öğrencileri arasına girdi. Aytaç Çağın, İlker Kaptanoğlu ve Alper Uludağ ile birlikte derse katılırlardı. Bedelyan'ın evi Ledra Palas ışıklarının yanında, köşe başındaki iki katlı bir evdi ve merdivenlerden yukarı çıkılırdı.
Bazen derse iyi çalışmadıklarında, Vahan Bedelyman dışarıdaki Rum çocuğunu çağırır ve onlara "çal duysun, siz Türkler adam olmazsınız" derdi. Aytaç Çağın, öğretmeninin takdirini kazanmak için büyük çaba harcardı.
Aytaç Çağın, Vahan Bedelyman'dan yaklaşık 8 yıl ders aldı ve tüm müzik sınavlarına girdi. Bu sınavlar, İngiltere Kraliyet Akademisi'nin sınavlarıydı ve Aytaç Çağın bu sınavları başarıyla tamamladı. Ancak askerlik görevini yerine getirmek üzere sınavların ardından askere girdi.
Aytaç Çağın, kendi öğrencilerini de İngiltere Kraliyet Akademisi sınavlarına sokarak yetenekli müzisyenler yetiştirmiştir. Birçok öğrencisi 5. great seviyesine kadar gelmiştir ve eğer bu öğrenciler herhangi bir Devlet Senfoni Orkestrası'na girerlerse, önlerine hangi parçayı koyarsanız çalar seviyede yeteneklidirler.
Askerlik döneminde, Aytaç Çağın bir müzik bandosuna katılmış ve E-Flat klarnet çalmaya başlamıştır. Bandoda sadece Aytaç ve bir arkadaşı olan Talih mi bemol klarnet çalmaktaydı ve bando şefi Zeki Taner'di.
Bir gün, Girne Kapısı'nda bir resmigeçit sırasında bando çalarken, Aytaç Çağın fıtık olmuş ve hastaneye kaldırılmıştır. Ameliyat sonrasında doktor, Aytaç Çağın'a iki ay izin vermiş olsa da, Zeki Taner izni kabul etmeyerek onun normal mücahit olarak askerliğine devam etmesini sağlamıştır.
O dönemde Lefkoşa çevresinde "çalgıcı" olarak tabir edilen müzisyenler mevcuttu ve Mehmetali Tatlıyay ve arkadaşları bu ünlü müzisyenlerden biriydi. Aytaç Çağın, fırsat buldukça Mehmetali Tatlıyay'ı ziyaret eder ve ona bir şeyler çalardı.
Aytaç Çağın, yaşamı boyunca müziğe olan tutkusunu hiç kaybetmemiş ve müziğin peşinden giderek hem kendi müzikal yeteneğini geliştirmiş hem de yeni müzisyenler yetiştirmeye öncülük etmiştir. Onun çabaları ve emekleri, Kıbrıs Türk Folkloru ve müzik kültürüne önemli katkılarda bulunmuştur.
Aytaç Çağın, müzik hayatında yaşadığı anekdotlarla dolu bir kariyere sahiptir. Bir gün klarnetinin ağzı kırılınca sıkıntılı bir şekilde çalmaya başlamış, ancak bandonun teknisyeni Ahmet Anlar beyin yönlendirmesiyle Zeki Taner'in masasında yeni bir E-Flat klarnet ağzı bulmuş ve klarnetini sorunsuz bir şekilde tamir ederek solo çalmaya başlamıştır.
Askerlik döneminde, Girne Kapısı'nda gerçekleştirilen bir resmigeçit sırasında yaşadığı fıtık rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılmıştır. Doktor, Aytaç Çağın'a iki ay izin vermiş olmasına rağmen, Zeki Taner'in talebiyle Aytaç Çağın normal mücahit olarak askerliğine devam etmiştir.
O dönemde Lefkoşa çevresinde müzisyenler arasında "çalgıcı" olarak anılan Mehmetali Tatlıyay ve arkadaşları en ünlü isimler arasında yer almaktaydı. Aytaç Çağın, zaman buldukça Mehmetali Tatlıyay'ı ziyaret eder ve ona çaldığı müziği dinletirdi. Mehmetali Tatlıyay ise Aytaç Çağın'a kemanını vererek ona "bak bunu da çal" şeklinde telkinlerde bulunurdu.
Olgun Paşalar, Tanju Müezzinoğlu, Soyer Sonal, Ersin Örek, Dikmen Ahmet ve Aytaç Çağın, o dönemin müzik tutkunu ve samimi arkadaş grubunu oluşturmuştu. Bu arkadaşlar, müzik alanında birbirlerine destek vererek etkinlikler düzenlemişlerdir.
Güzel Sanatlar Derneği faaliyetlerine devam ederken, bir grup genç de Topel Kültür Derneği'ni kurmuş ve Aytaç Çağın da bu dernekte yerini almıştır. Aytaç Çağın, bu dernekte de müzikle ilgili çalışmalarına devam etmiş ve müziksever gençlerin yetişmesine katkı sağlamıştır.
Topel Kültür Derneği'nin kurulduğu günlerde Kunduracı Ayhan, Attila Topaloğlu, Salih Yemişçioğlu, Aytaç Çağın ve iki arkadaşları daha bu dernekte yer almışlardı. Dernek, tiyatro ve Türk Müziği olmak üzere iki ayrı kola sahipti. Mustafa Yeşilışık keman, Selim Çavuş darbuka ve Aytaç Çağın keman çalıyordu. Ayrıca, İlker Kaptanoğlu klarnet ve Taner Ertuğul kanun çalıyordu. Dernekte solistlerin bulunması için çaba harcanmış ve her solistin iki veya üç şarkı seslendirmesi hedeflenmişti.
Dernekteki etkinlik gecelerinde önce tiyatro kolu sahneye çıkıyor, ardından gitarlardan oluşan Pop Müziği grubu sahneye geçiyordu. Bu gençler Leymosun, Baf, İskele gibi yerlere turnelere çıkarak performanslarını sergiliyorlardı. Eğlenceli anılarından biri Leymosun'da sahne aldıkları gece, denizin kenarında sabahladıktan sonra ertesi gün Baf'a gitmeleriydi.
Derneğin kurulmasından önce bu gençler "Genç Kabiliyetler" adı altında bir ekipte bir araya gelmişlerdi. Kunduracı Ayhan, dernekte lokomotif görevi üstlenerek sahnenin dekorasyonunu elleriyle yapmaktan çekinmezken, Attila Topaloğlu da büyük fedakarlıklarla derneğe katkı sağlamıştı.
Cemaat Meclisi tarafından derneğe bir klarnet hediye edilmişti ve Topel Kültür Derneği, bu zorluklar içinde faaliyetlerini sürdürmeye başlamıştı. Provalar için uygun çalışma yeri bulmak her zaman bir sorun olarak karşılarına çıkmıştı. Ancak bu engeller gençlerin azim ve tutkusu sayesinde aşılmış ve Topel Kültür Derneği, başarılı etkinliklere imza atmıştı.
Topel Kültür Derneği, Turan Kaynak'ın sesinin beğenilmesiyle hemen solist olarak katılmıştır. Tuncer adında bir arkadaşları daha 2. solist olarak derneğe dahil edilmiş ve Güray adlı bir bayan, Kızılay'da hemşire olarak çalıştığı günlerde 3. solist olarak görev yapmıştır. Ayrıca Mustafa Yaşınses, Mehmet Cengiz, Ertan Galip gibi müzisyenler de dernek çalışmalarına katılmış ve uzun süre solistlik yapmışlardır.
Bu yetenekli solistler sayesinde derneğin repertuvarı zenginleşmiştir ve ikişer üçer şarkı ile büyük bir program oluşturulmuştur. "Bağdat Yolu", "Veda Busesi", "Bir bakış baktın kalbimi yaktın, aşkın kementini boynuma taktın", "Senede Bir Gün", "Yıldızların Altında", "Beklenen Şarkı" gibi öne çıkan şarkılar repertuvarlarında yer alıyordu. Bu şarkılar bugün bile hala sevilen eserler arasındadır ve kısa ömürlü popüler şarkılar değillerdi.
Kunduracı Ayhan, derneğin organizasyonlarını yapan ve çok yetenekli ve atılgan bir kişiydi. Ayhan ve Attila derneğin liderleri olarak bu işin başında yer almışlardı. Diğer üyeler ise bu konuda pek aktif değillerdi.
Dernek, kültürel amaçlı ilk adımını 1965 yılında Zafer Sineması'nda (Lefkoşa) sahneye çıkarak atmıştır. Daha sonra etkinlikler açık hava sinemalarında (Çiçek ve Şahin Sineması) devam etmiştir. En önemlisi, dernek halktan konser için giriş ücreti almamış ve girişler tamamen mekaniğe bırakılmıştır. Derneğin ismi, Kıbrıs'ta şehit düşen Pilot Cengiz Topel'in anısına seçilmiştir.
Topel Kültür Derneği, müzisyenlerin ve solistlerin çabaları sayesinde halkın beğenisini kazanmış ve güzel etkinlikler düzenlemiş bir dernek olmuştur.
Topel Kültür Derneği ve Güzel Sanatlar Derneği'nin faaliyetleri ile Türk Musiki Cemiyeti'nin oluşturulması müzisyenler arasında büyük bir gelişmeye yol açtı. Ulus Yeşilada'dan mezun olan müzisyenler Kıbrıs'a döndüklerinde Türk Musiki Cemiyeti'ne katıldılar ve bu cemiyet de etkinlikler düzenlemeye başladı.
Ancak iç çekişmeler ve yüksek tahsil için yurt dışına giden müzisyenlerin ayrılması nedeniyle Topel Kültür Derneği'nin ömrü uzun sürmedi ve yaklaşık 3 yıl sonra dağıldı.
Aytaç Arman, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne gitmek için kayıt yaptırmış olsa da, annesinin ısrarı üzerine Öğretmen Kolejine devam etmek zorunda kaldı.
Aytaç Arman, folklorik araştırmalara dedesiyle birlikte başlamıştı. Dedesinin Kıbrıs'taki "çatışma" veya "çatizma" olarak adlandırılan müzik konusunda hem Rumca hem de Türkçe çatışmalara girdiğini duyunca bu konu üzerinde merak uyandırdı. Öğretmen olarak göreve başladığında, 1970 yılında Lefke'de, çevrede folklorik değerlere sahip olan insanlar araştırmaya başladı ve müzik aleti çalanları bulmaya çalıştı.
Ancak zamanla anladı ki folklorik araştırmalar böyle basit bir şekilde yapılamayacak kadar karmaşık ve kapsamlı bir konuydu. Bu nedenle daha sistematik ve derinlemesine bir çalışma yöntemi gerektiğini anladı. Aytaç Arman, daha sonra folklorik araştırmalara daha ciddi bir şekilde yaklaşarak Kıbrıs Türk Folkloruna büyük emek verdi ve bu alanda önemli çalışmalar yaptı.
Aytaç Çağın, Lefke Gazi Lisesi'nde ve Lefke İstiklâl Büyükler İlkokulu'nda müzik öğretmenliği yaparken, aynı zamanda Cengiz Topel Sanat Enstitüsü ve Lefkoşa Gençlik Merkezi'nde de folklor eğitmenliği yapıyor ve müzik dersleri veriyordu. Bu süreçte Kızılbaş'taki Gençlik Merkezi'ne de düzenli olarak katılıyordu.
Bir gün karşılaştığı "Kıpros" adlı Rumca kitap, Aytaç Çağın'ın folklorik araştırmalara olan ilgisini daha da artırdı. Kitapta Türklere ait folklorik değerlerin fotoğraflarını görünce onları tercüme ettirmek istedi, ancak bu konuda başarılı olamadı. Bu durum Aytaç Çağın'ın düşünmesine neden oldu ve Kıbrıs Türk Folkloru'nun korunması ve tanıtılması için daha fazla çaba göstermeye karar verdi.
Köylerdeki öğretmenlere yazılar göndererek, köylerinde çalgı çalan ve oyun bilen kişilerin olup olmadığını sordu. Bu yazılara yüzde yetmiş beş oranında bir cevap aldı. Ardından belirlenen merkezlere giderek araştırmalara başladı. Bu süreçte Aytaç Çağın, Kıbrıs Türk Folkloru'nun korunması ve gelecek nesillere aktarılması için büyük çaba sarf etti.
Yaptığı araştırmalar ve öğrencilik yıllarından itibaren folklorik konudaki merakı, Aytaç Çağın'ın Kıbrıs Türk Folkloru'na olan katkılarının temellerini atmıştı. Özellikle köylerdeki geleneksel müzik ve oyunları belgelemek ve korumak için çalışmalar yapmış, bu alanda yetenekli gençleri teşvik etmiş ve yetiştirmiştir. Aytaç Çağın, Kıbrıs Türk Folkloru'nun gelişimine büyük katkılar sağlamış ve bu alanda adanın zengin kültürel mirasını gelecek kuşaklara aktarmak için önemli çalışmalara imza atmıştır.
Aytaç Çağın, Kıbrıs Türk Folkloru'na olan ilgisini sadece araştırmalarla sınırlamamış, aynı zamanda aktif olarak müzik ve folklor çalışmalarına da katılmıştır. Bu doğrultuda Evdim'de zurnacı Mustafa Dayı gibi kaynak kişilerle görüşmüş ve Baf, Kaleburnu, Karpaz gibi yerlere de gitmiştir. Baf Kurtuluş Lisesi'nde haftada bir kez folklor dersi veriyordu ve Lefke'den dağlardan Baf'a motosikletiyle gidip gelerek bu dersleri gerçekleştiriyordu.
Aytaç Çağın, müzik ve folklor çalışmalarına olan bağlılığı nedeniyle okulunu ve işini oldukça severek sürdürmüş, hatta Cumartesi günleri bile okulda kalarak öğleden önce paydos etmiştir. Öğleden sonra 4'te paydos ettiği zamanlarda bile 5'e, 6'ya kadar okulda kalmaya devam eder ve ardından Lefke Mücahit Bandosu'nu çalıştırmak üzere hareket ederdi. Ayrıca kendi bir bandosu da vardı ve bazen yorgunluktan dolayı sandalyenin üzerinde uyumak zorunda kalırdı.
Aytaç Çağın'ın hayatı, Kıbrıs Türk Folkloru'na olan bağlılığı ve özverili çalışmalarıyla dolu dolu geçmiştir. Folklorik araştırmalarını sahada sürdürerek Kıbrıs Türk Folkloru'nun zenginliklerini belgelemiş, kendi bandosu ve çalıştırdığı diğer gruplarla da bu değerleri yaşatmaya ve gelecek nesillere aktarmaya çaba göstermiştir.
Aytaç Çağın ve "Kıbrıs Ekibi", 1973 yılında İzmir'de düzenlenen Uluslararası 1. Akdeniz Festivali'ne katılmak üzere davet edildi. Ancak daha önceki çalışmalarında hazırlanan Kıbrıs oyunları için gerekli elbiseler henüz tamamlanmamıştı ve bu konuda hazırlıksızlardı. Bu nedenle son dakikada "Antep Ekibi" olarak gitmeye karar verdiler.
İzmir'e ulaştıklarında poşumlar, şalvarlar ve yeleklerle "Antep Ekibi" olarak karşılandılar. Kıbrıs'tan geldiklerini belirttiklerinde "Sizin oyununuz yok mu?" sorusuyla karşılaştılar. Bu durumda Aytaç Çağın'ın daha önce araştırmalarında ortaya koyduğu veriler ve varsayımlar daha tutarlı görünmeye başladı ve bazı insanlar onu kabul etmeye başladı. Ancak hala bazıları "Nedir bulacağın Aytaç?" diye şüpheci yaklaşmaya devam ediyordu.
Uzun bir çalışma sürecinden sonra istenilen figürler ve oyunlar hazır hale geldi. 1974 yılında "Kıbrıs Ekibi" olarak İzmir'e gitmek üzere tam olarak hazırdılar. İzmir'de onları karşılayanlar o kadar coşkuluydu ki karanfiller atarak onları karşıladılar. Kıbrıs Türk Folkloru'nun önemi ve zenginliği burada da ortaya çıktı ve "üç etekleri" Aytaç Çağın tarafından dokutturuldu. Bu süreçte, Mustafa Serdengeçti, Erbil Çinkayalar, Mehmet Levent, Hüsrev Kaya, Emir Karagözlü gibi birçok arkadaş tek bir yürek olarak bir araya gelerek ekipte yer aldılar ve başarıya ulaşmak için birlikte çalıştılar.
Aytaç Çağın'ın folklor araştırmaları, Halk Oyunları ve Halk Müziği alanlarına büyük önem vererek geniş bir sahada gerçekleştirildi. Bu çalışmalarının başarı ve kalitesi, Uluslararası Folklor Kurumu Başkanı Franz Lindu'nun dikkatini çekti ve Aytaç Çağın'ı İsviçre'ye davet etti. Aytaç Çağın, bu değerli daveti kabul etti.
İsviçre'de gerçekleştirilen etkinlikte Aytaç Çağın, konuşma yaparak folklor araştırmalarını, bildirileri ve demostrasyonlarıyla tanıttı. Ayrıca İsviçre Folklor Kurumu'na müzik aletleri bıraktı, bu şekilde Kıbrıs Türk Folkloru'nun zenginliğini ve değerini uluslararası platformlarda da tanıtmaya çalıştı.
Aytaç Çağın'ın İngilizce sunumu, yedi sayfalık bir metinle gerçekleşti. Bu sayede yabancı bir dilde de etkileyici ve anlamlı bir sunum gerçekleştirerek Kıbrıs Türk Folkloru'nu uluslararası arenada temsil etti.
Bu tür uluslararası etkinlikler ve çalışmalar, Aytaç Çağın'ın folklorik araştırmalara olan bağlılığını ve katkılarını daha da arttırdı ve Kıbrıs Türk Folkloru'nun dünya çapında tanınmasına katkı sağladı.
Aytaç Çağın, İsviçre'de yapacağı sunum için önceden Eğitim Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı'ndan onay alarak hazırlıklara başladı. İsviçre'de gerçekleştirdiği sunumunda, "Brodo Deftero" olarak bilinen veya "Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü Erkek Oyunları" olarak da adlandırılan oyunların, ünlü besteci Tanburi Cemil Bey'in sözsüz saz eserleri olduğunu ve bu oyunların figürlerinin Zeybek kültürünü yansıttığını ifade etti.
Ayrıca, 1969'da yapılan "Kıproloji Kongresi" nde sunulan bildirileri de sunumunda ele aldı ve Kıbrıs tarihinin hiçbir döneminde bu adanın Yunan adası olmadığını vurguladı. Bu şekilde, tarihi ve kültürel gerçeklere dayalı verilerle Kıbrıs'ın kimliğini ve folklorunu korumak ve tanıtmak adına önemli açıklamalar yaptı.
Aytaç Çağın'ın bu sunumu, Kıbrıs Türk Folkloru'nun tanıtımına ve kültürel mirasının korunmasına büyük katkı sağladı. Uluslararası platformlarda gerçekleştirdiği bu tür sunumlarla Kıbrıs'ın kimliğini ve köklü kültürel değerlerini dünya çapında duyurmayı hedefledi.
Aytaç Çağın, folklorun halkın kültürünü yansıtan ve değişime uğrayabilen bir materyal olduğunu vurguladı. Aynı zamanda Rum-Türk kültürü içerisinde müşterek öğelerin bulunduğuna dikkat çekerek, bu ortak mirasın korunmasının ve tanıtılmasının önemine vurgu yaptı.
İsviçre'den döndükten sonra Londra'da bir folklor ekibi kurmasıyla aktif çalışmalarına devam etti. Bu ekiple birçok yarışmaya katıldı ve başarılar elde etti. Londra'da yaşadığı dönemde, bir günlüğüne bile olsa Türkiye veya Kıbrıs'a gidip geldiği anlaşılıyor, bu da çalışmalarına olan bağlılığını ve özverisini gösteriyor.
Hayatı boyunca 16-17 farklı koro kurması ve son olarak Türk Müziği Korosu şefliği yapması, Aytaç Çağın'ın müzik ve folklor alanındaki uzmanlığını ve liderlik yeteneklerini gösteriyor. Yaptığı çalışmaların gönüllülük esasına dayalı olması, onun kültürel mirasa olan sevgi ve bağlılığının bir yansımasıdır.
Aytaç Çağın, Kıbrıs Türk Folkloru'nun gurur verici bir durumda olduğunu ifade ederek, yıllar boyunca emek verdiği ve kurduğu korolarla bu zengin mirası gelecek nesillere aktarmak için önemli bir rol oynadı. Onun öncülüğünde ve çalışmalarıyla Kıbrıs Türk Folkloru, kültürel çeşitliliğini ve derin köklerini koruyarak yaşatmaya devam etti.
|