Merhaba, dünya çeşitli ülkelerinden gelen saygın gazetecilerle bu fırsatı paylaşmaktan çok mutluyum. Yunan Hükümeti'nin, bir antik ve asil bir medeniyetin doğduğu yeri ziyaret edecekleri bir yere davet etmek fikri gerçekten mutlu bir düşünce olduğuna inanıyorum. Farklı ülkelerden gelen insanların teması, dünya halkları arasında karşılıklı anlayış ve işbirliği ruhunu teşvik eder ve insanlığın büyük faydasına olur. Bu ruhu geliştirmek ve yönlendirmek sadece siyasi liderlere değil, aynı zamanda basına da düşer. Basın, kamuoyunu şekillendirir ve yönlendirir; dolayısıyla uluslararası sorunlar konusundaki sorumluluğu çok büyüktür.
Bu vesileyle uluslararası öneme sahip bir problem olan Kıbrıs sorununa değinmek isterim. Hepiniz muhtemelen bu problemi ne tür bir sorun olduğuyla ilgili bilgi sahibisinizdir. Kıbrıs halkı kendi siyasi geleceklerini belirleme hakkını talep ediyor. İngiliz Hükümeti, Kıbrıslılara bu hakkı vermemek için genellikle birbirine zıt ve sınavdan geçemeyecek çeşitli argümanlar üretir.
İngiliz Hükümeti'nin öne sürdüğü farklı argümanlara ayrı ayrı değinmeyi teklif etmiyorum. Sadece İngiliz Hükümeti'nin, Kıbrıs'ın sömürge statüsünün devamı için öne sürdüğü argümanların artık dayanamayacağını anladığını belirtmek istiyorum. Şimdi Kıbrıslıların kendi geleceklerini belirlemesinin ana engeli olarak Türkiye'nin karşıtlığını öne sürüyor. Bu şekilde Kıbrıs sorununun çözümünü dış bir tarafın, yani Türkiye'nin iradesine bağlı hale getirmeye çalışıyor.
Bu, Kıbrıs sorununu bir Greko-Türk anlaşmazlığı olarak sunma girişimidir ve İngiltere'yi gerçek bir davalı olan bir meselede hakem konumuna getirmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle son zamanlarda üçlü bir konferans için önerilerde bulunuldu. Yunan Hükümeti bu tür bir konferansa tamamen haklı olarak çekinceyle yaklaştı.
Bu bağlamda, Kıbrıs sorununun bir Greko-Türk anlaşmazlığı olmadığını, Yunanistan, İngiltere ve Türkiye arasında bir sorun olmadığını vurgulamak istiyorum. Dolayısıyla Kıbrıslı halkın katılımı olmadan yapılan herhangi bir görüşme veya yorum, onları bağlayıcı olamaz.
İngiliz Hükümeti ayrıca, kendi özgürlüğümüze olan bağlılığımızı uluslararası kamuoyunun gözünde inatçılık olarak sunmaya çalışıyor. Ancak bu iddiayı bizim talebimizin özüdür. İngiliz Hükümeti'nin Kıbrıs meselesini farklı ve sömürgeci bir temelde ele almak ve kendi kendine belirleme hakkını güvence altına almayan çözümleri takip etme girişimi, boşuna olduğu kadar yanlış bir politika olarak görüyorum.
Kıbrıs sorunu, İngiliz diplomasisi tarafından gereğinden fazla karmaşık ve iç içe geçmiştir. Ancak doğasında basittir ve Birleşmiş Milletler Şartı temelinde çözülebilir.
Kıbrıs meselesi şimdi dördüncü kez Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun önüne gelmiştir. Bu Uluslararası Organizasyonun kararının ne olacağını bilmiyoruz, ancak Kıbrıslı halkın özgürlüklerini yeniden kazanma kararlılığını biliyoruz.
Son olarak, Kıbrıs halkına özgürlüğün verilmemesinin, Akdeniz'in bu sıkıntılı bölgesinde barış ve güvenlik koşulları yaratma çabasıyla uyumsuz olduğunu eklemek isterim. Burada son zamanlarda dramatik gelişmeler yaşanıyor.
|