ACAR AKALIN

İlkokul sıralarındayken gitar dersleri alan Acar Akalın, 15 yaşında, yani yaklaşık olarak 1963 yılında ilk bestesini yapar. Ancak, bu bestesini uzun bir süre kimseye dinletmeye cesaret edemez.

Lise öğrenimini tamamladıktan sonra, İngiltere'ye gider ve 1976-1980 yılları arasında Kıbrıs Dörtlüsü adını verdiği grubu kurar. Kıbrıs Dörtlüsü, Acar Akalın, Tözün İSA, İlhan SEZAİ ve Bülent İSA'dan oluşur.

Acar Akalın, bu grubuyla birlikte stüdyoya girerek, 1979 yılında ilk ve tek 45'lik plak çalışmasını hazırlar. Bu 45'likteki her iki eserin söz ve müzikleri de Acar Akalın imzasını taşır. Yani bu çalışmaların tamamlanma tarihi 1979'dur.

Bu dönemde Acar Akalın, müzik kariyerine önemli adımlar atarak yeteneğini kanıtlamış ve müziğe olan tutkusunu sergilemiştir. 1979 yılında hazırladığı 45'lik çalışmasıyla müzik dünyasında adından söz ettiren Akalın, Kıbrıs Dörtlüsü ile birlikte önemli bir müzikal dönem yaşamıştır.

Acar Akalın, müzikal kariyerine ek olarak Kıbrıs'ta küçük bir müzikevi açar ve bu müzikevinde çeşitli müzik aletlerinin satışını yapar. Aynı zamanda kendi albümlerini de müzikseverlere sunar ve böylece kendi bestelerini ve eserlerini dinleyicilere ulaştırır. Müzikevinde gitar dersleri vererek, müzikseverlere enstrüman çalmayı öğretir ve müziğe olan tutkusunu başkalarıyla paylaşır.

1980 yılında, İngiltere'den Kıbrıs'a kesin dönüş yapar ve Kıbrıs müzik sahnesine geri döner. Aynı yıl içinde Kıbrıs müzik dünyasında önemli bir isim olan Ahmet Okan'la tanışır. Bu tanışma, iki yetenekli müzisyenin işbirliğinin temelini oluşturur ve birlikte müziğe olan ilgilerini paylaşır. 1982 yılında ilk ortak dinletilerini gerçekleştirirler ve bu dinleti, ikilinin birlikte sahne alarak müzikseverlere sunduğu performans ve yaratıcı çalışmalarını sergileme fırsatı sunar.

Acar Akalın ve Ahmet Okan'ın ortak çalışmaları, Kıbrıs müzik sahnesinde önemli bir etki yaratmaya başlar. İkili, kendi bestelerini ve müzikal yeteneklerini birleştirerek, müziğe yeni bir soluk getirir ve müzikseverlerin beğenisini kazanır. İşbirlikleriyle Kıbrıs müziğinin gelişimine katkıda bulunurlar ve kendi tarzlarını müzikseverlerle paylaşarak tanınmış birer sanatçı haline gelirler. Bu dönemde müzik dünyasında varlıklarını güçlendirirken, aynı zamanda müziğe olan sevgilerini ve tutkularını da sürdürmeye devam ederler.

Acar Akalın, müziğe olan yaklaşımında özgürlüğe ve çeşitliliğe önem veren bir tutum sergiler. Kendini belli bir müzik türüne sınırlamak istemediğini ifade ederek, akustik tınılar ve folklorik temalara yoğunlaştığı bir müzik tarzını benimsediğini belirtir. Bu çeşitlilik, onun müziğine farklı renkler ve zenginlik katar.

Müziği, sadece bir sanat dalı olarak değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olarak gördüğünü vurgular. Bestelerinde, kendi yaşam biçimini ve hayat görüşünü yansıtmaya çalışır ve bu şekilde kendini ifade etmenin önemine inanır. Onun için, müzik kişisel bir ifade biçimidir ve sadece beğenilmek amacıyla yapılan bir etkinlik değildir.

Pop müziği, sanat müziği ve halk müziği gibi isimlere karşı olduğunu ifade eder ve müziği dar kalıplara sığdırmak yerine, geniş bir çerçeveden bakılması gerektiğini vurgular. Ona göre müzik, tüm farklı tarzları ve ifade biçimlerini kucaklayan evrensel bir dil ve duygusal bir deneyimdir.

Bu felsefeyle, Acar Akalın müziğine özgünlük ve kişisel dokunuşlar ekler. Yaptığı bestelerde, kendi iç dünyasını ve deneyimlerini yansıtarak müzikal anlamda farklı bir iz bırakır. Bu özgür ve geniş perspektifli bakış açısı, onun müziğini dinleyiciler arasında takdir edilen ve tanınan bir sanatçı haline getirir.

Acar Akalın, Kıbrıs'taki müzik sanatçılarının bir araya gelerek örgütlenmesinin önemine değinir. Sanatçılar arasında aynı duyarlılığın ve amaçların paylaşılmasının önemini vurgular ve bu şekilde müzik sahnesinin güçlendirilebileceğine inanır. Ayrıca, üretkenlik konusunda öne çıkan grupları takdir eder ve bu grupların müzikal anlamda önemli çalışmalar yaptığını belirtir. Özellikle Gazi-Set, Girne Gelişim ve Güzelyurt Gelişim gibi grupları örnek olarak gösterir.

Türkiye ve Türkiye dışından bazı önemli müzisyenleri de sayarak, farklı müzik tarzlarından ve sanatçılardan etkilendiğini ifade eder. Cem Karaca, Fikret Kızılok, Yeni Türkü, Zühal Olcay, Jethro Tull ve Led Zeppelin gibi isimlerin müziğini takdir ettiğini belirtir.

Müzik yarışmaları konusunda, Kıbrıslı müzik sanatçıları için bir şans ve çıkış yolu olabileceğini düşünür. Ancak yarışmaların sadece amacı değil, müzik kariyerlerini ilerletmek için bir araç olarak kullanılması gerektiğini vurgular. Önemli olanın, sanatçıların kendi müziğini ve sanatsal kimliğini koruyarak yarışmalara katılmaları olduğunu söyler.

Genç müzisyenlere yönelik olarak, günümüzde olanakların daha geniş olduğunu ve örnek alabilecekleri başarılı grupların bulunduğunu ifade eder. Yeni müzikle uğraşmaya başlayan gençlere cesaret verir ve kendi yaratıcılıklarını geliştirmeleri için teşvik eder. Onlara, müziği kendi tarzlarıyla ifade etmeleri ve kendilerine özgü bir müzikal yol çizmeleri konusunda ilham olabilecek müzisyenlerin var olduğunu belirtir.

Acar Akalın, müzik kariyeri boyunca farklı projeler ve albümlerle kendini sürekli olarak yenilemeye ve geliştirmeye özen göstermiştir. 1990 yılında 'Çilingir Sofrası' adlı kasetini piyasaya sürerken, bu albümünün ilham kaynağını ünlü şair Orhan Veli'nin 'Fena Çocuk' adlı şiiri oluşturduğunu ifade eder. Şiirin etkisi altında, kendine özgü müzikal yaklaşımı ile akustik sesler ve folklorik temaların ağırlıkta olduğu bir albüm hazırlar.

Bu yeni albümde, geleneksel müzik unsurlarını ve doğal enstrümanların etkileyici seslerini kullanarak, özgün ve duygusal bir müzik tarzı oluşturur. Şiirlerin ve folklorik temaların müziğe yansıtılmasıyla, dinleyiciye hem içsel bir yolculuk hem de güçlü bir duygusal deneyim sunmayı hedefler.

Ancak, müzisyenler arasında yaygın olarak görülen gibi, her proje ve albüm bazen sanatçılar için daha tatmin edici olabilirken, bazen de beklentileri karşılayamayabilir. Akalın, bu kapsamda daha önce çıkardığı 'Adalı' albümünü en az tatmin eden kaset çalışması olarak değerlendirir. Bu durum, sanatçının sürekli olarak kendini geliştirme ve müziğini yenileme isteğinin bir yansıması olarak da görülebilir. Sanatçılar, zaman içinde farklı müzikal deneyimler yaşayarak ve farklı tarzlarda eserler yaratarak müziğin sınırlarını zorlama ve yeni ifade biçimleri bulma yolunda ilerleyebilirler.

'Çilingir Sofrası' kaseti, Kıbrıslı Türk müzik sanatçılarının bir araya gelerek emek verdiği bir projedir ve Acar Akalın'ın müzikal kariyerinde önemli bir dönüm noktasıdır. Ekim 1990'da piyasaya sürülen bu albümde, Acar Akalın kendi şarkı sözlerini yazmanın yanı sıra iki şairden seçtiği dört şiiri de besteleyerek albüme dahil etmiştir. Bu sayede, müziğinde edebi değeri yüksek sözlerin yer almasıyla dikkat çeken bir çalışma ortaya koymuştur.

Ancak, bu albümün yayımlanmasının ardından, Acar Akalın'ın müzik kariyeri boyunca yeni bir albüm yayımlamadığı belirtilmektedir. On üç yıl boyunca albüm çıkarmamış olması, müziğe ve sanatına yeni bir yaklaşım getirmek, daha derin bir arayış içinde olmak ya da başka projelere odaklanmak gibi nedenlerle açıklanabilir.

Uzun yıllardır aklında ve yüreğinde taşıdığı bir düşü gerçekleştirmek için çalışmalar yaptığı ifade edilen Acar Akalın, nihayet Nisan 2003 tarihinde 'Bir Acar Akalın Projesi' adıyla bir CD formatlı albüm yayımlamıştır. Bu yeni projeyle müzikal yeteneklerini ve sanatsal vizyonunu bir kez daha dinleyicilere sunmuştur. Bu proje, sanatçının müziğine olan tutkusunu ve kendine özgü tarzını sürdürdüğü bir albüm olarak değerlendirilebilir.

'Bir Acar Akalın Projesi' adlı albüm, Acar Akalın'ın yanı sıra Arda Gündüz, Süleyman Osman, Mine Gündüz ve Tayfun Koran gibi müzisyenlerin de katkılarıyla hazırlanmıştır. Albümde yer alan şarkıların söz ve müziği Acar Akalın'a ait olup, düzenlemeleri ise Okan Ersan tarafından yapılmıştır.

Bu albümde ayrıca enstrümantal bir parça da yer almaktadır. Albümün içeriğindeki bu enstrümantal parça, sözsüz ve vokalsiz bir müzik eseridir ve çeşitli enstrümanların etkileyici performansıyla dinleyicilere sunulmuştur.

Albüm, Acar Akalın'ın müziğine olan sadakatini ve sanatsal zenginliğini göstermesi açısından önemli bir çalışma olarak değerlendirilebilir. Acar Akalın ve diğer sanatçıların bir araya gelerek ortaya koydukları bu proje, Kıbrıs ve Türk müziği sahnesinde ilgiyle karşılanmış ve müzikseverler tarafından takdir edilmiştir.

Kıbrıs'ta politik açıdan hassas bir süreç yaşandığı dönemde, "Annan Planı" adı verilen bir plan, Kıbrıs'ta kalıcı bir çözüm için her iki halkın referandumuna sunulmuştu. Bu süreçte, müzisyen Acar Akalın, "Mevsimi Geldi Artık" adlı eseriyle dikkat çeken bir çalışma yapmıştır. Bu eser, barış ve çözüm yanlılarının ortak sesi olarak kabul edilmiştir.

"Mevsimi Geldi Artık" eserinin düzenlemesini ve stüdyo kaydını Niyazi Nasıfoğlu üstlenmiştir. Şarkının seslendirmesini ise Özgür Oktay gerçekleştirmiştir. Bu eser, Kıbrıs'taki politik ve toplumsal duruma dair bir mesaj içerir ve barışa olan özlemi vurgular. Acar Akalın'ın "Mevsimi Geldi Artık" adlı eseri, müzikseverler tarafından duygusal ve anlamlı bir yapıt olarak değerlendirilmiştir.

Sanatçıların, müzik yoluyla toplumsal konularda duyarlılıklarını dile getirmesi, müziğin gücünü ve etkisini gösteren önemli bir örnektir. Bu tür eserler, müziğin sadece eğlence ve sanatsal bir ifade aracı olmanın ötesinde, toplumsal dönüşüm ve farkındalık sağlama potansiyeli olduğunu gösterir. Acar Akalın'ın "Mevsimi Geldi Artık" eseri de bu anlamda Kıbrıs müzik sahnesinde önemli bir yere sahip olmuştur.

TVplas Production
Copyright © 2022 All rights reserved.