**I. BÖLÜM: KIBRIS'TA TÜRK SANAT MÜZİĞİ**
**1.1. Kıbrıs'ta Türk Sanat Müziği: Bir Genel Bakış**
Kıbrıs'ta Türk Sanat Müziği, Anavatanda icra edilen Türk Sanat Müziği'nden herhangi bir fark taşımamaktadır. Yani, Türk Sanat Müziği, Kıbrıs'ta herhangi bir yapısal farklılık göstermeden icra edilmektedir. Ancak, 20. yüzyılın başlarına kadar bu konuyla doğrudan ilgili herhangi bir belge bulunamamış olmasına rağmen, bu dönemlerde Kıbrıs'ta bu müziğin icra edildiği kurumların varlığı bilinmektedir.
Özellikle Lefkoşa'daki Mevlevihane'nin bulunması ve Mevlevihanelerde icra edilen dini müziğin, yapısal özelliklerinin büyük ölçüde Türk Sanat Müziği'ne benzer olması, Kıbrıs'ta yüzyıllardan beri Türk Sanat Müziği'nin icra edildiği ihtimalini güçlendirmektedir. Türk Sanat Müziği ile ilgili bilinen ilk kurumsal çalışmalar 20. yüzyılın başlarına tarihlenir ve bu yüzyılda birçok kurum oluşturulur. Bu kurumların müzik faaliyetlerinin yanı sıra, Türkiye'den birçok koro, solist ve saz sanatçısının belirli dönemlerde Kıbrıs'a gelerek etkinlikler düzenlemesi müziğin popülerliğini artırmıştır.
Zaman zaman Türkiye'den buraya konser vermek için birçok sanatçı Kıbrıs'a gelirdi. Örneğin, M. Nurettin Selçuk gibi ünlü sanatçılar, Kıbrıs'a ziyaretlerde bulunmuşlardır. Ayrıca, 1928 yılında Darül Bedayi'nin Kıbrıs'a sanatçıları ithal etmesi ve sonraki yıllarda da benzer etkinliklere devam etmesi, adada sahne sanatlarına olan ilgiyi artırmıştır.
Anlaşılacağı üzere, Türkiye'nin Kıbrıs'a sanatçı göndererek müzik etkinliklerini teşvik etmesi, yerel müzik bestelerinin profesyonel olarak yapılmadığını göstermektedir. Bu nedenle, bu dönemde kalıcı müzik eserleri pek üretilmemiştir.
**1.2. Kıbrıs'ta Türk Sanat Müziği Alanındaki Kurumlar ve Çalışmaları**
Kıbrıs'ta Klasik Türk Sanat Müziği ile ilgili belgelere 20. yüzyılın başlarından itibaren rastlanmaktadır. Ancak, bu belgeler geçmiş yüzyıllara ait müziği dolaylı olarak işaret etmektedir. Özellikle, 1607 yılında Lefkoşa'da kurulan "Lefkoşa Mevlevihanesi," Kıbrıs'ta Klasik Türk Sanat Müziği'nin varlığını dolaylı olarak kanıtlayan en eski ve önemli kanıttır.
Vakfiye kayıtlarına göre, Mevlevihane, bu dönemlerde tam anlamıyla ayinlerin icra edildiği bir merkez haline gelmiş, zikr-ü ayinler, mesnevihatl, neyzeler, imamlar, müezzinler ve duacılar gibi unsurlarla birlikte yerine getirilmiştir. Bu kayıtlara göre, Konya bölgesinden Kıbrıs'a gelen Mevlevi tarikatı mensuplarının, Mevlevi felsefesi ve bu felsefenin bir parçası olan Klasik Türk Müziği'ni de beraberlerinde getirdikleri anlaşılmaktadır.
Ancak, Lefkoşa Mevlevihanesi'nde müziğin içeriği hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak, 1955 yılından sonra sema gösterilerinin durdurulmasının ardından, mevlevihanenin kullanımı değişti ve müze olarak hizmet vermeye başladı. Dolayısıyla, bu dönemdeki müzik faaliyetlerine dair bilgiler sona ermektedir.
|