MEVLEVİHANE

Kıbrıs'ta Klasik Türk Sanat Müziği ile ilgili belgelere bakıldığında, geçtiğimiz yüzyılın başlarından itibaren başlayıp günümüze kadar devam eden bir sürece ışık tuttuğu görülür. Ancak, bu tür müziğin Kıbrıs'taki varlığı sadece 20. yüzyılın başlarından itibaren başlamış gibi düşünmek bir yanılgı olur. Aslında, Kıbrıs Türk toplumunun 16. yüzyıldan beri var olan ve buraya yerleşmiş olan bir topluluk olduğunu düşünürsek, daha önceki yüzyıllara ait belgelerin incelenmesi ve bu dönemlerde müzikle ilgilendiğini gösteren kaynakların araştırılması önemlidir.

Kıbrıs Türk toplumunun tarihçesine bakıldığında, Klasik Türk Sanat Müziği'nin adada varlığını sürdürdüğüne dair ipuçları bulunmaktadır. Bu dönemlere ait belgeler, müzikle ilgili etkinliklerin gerçekleştiğini ve bu müziğin Kıbrıs'ta da icra edildiğini göstermektedir. Ancak, bu belgelerin sayısı ve içeriği hakkında ayrıntılı bilgilere sahip olmak için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

Bu tür belgelerin incelenmesi, Kıbrıs Türk toplumunun müzikal geçmişine ve kültürel mirasına ışık tutabilir. Müzikle ilgili etkinliklerin, icracıların ve bestecilerin varlığını gösteren kaynakların araştırılması, Kıbrıs'ta Klasik Türk Sanat Müziği'nin köklü bir geçmişi olduğunu gösteren kanıtları ortaya çıkarabilir.

Mevlevilik, tasavvufî bir tarikattır ve Klasik Türk Müziği'nin önemli bir unsuru olan tasavvuf müziğini içerir. Lefkoşa Mevlevihanesi'nin kuruluşu, Kıbrıs'ta Mevlevi geleneğinin varlığını gösteren önemli bir işarettir. Bu mevlevihane, Kıbrıs Türk toplumunun dini ve kültürel hayatında önemli bir rol oynamıştır.

Mevlevihane, Mevlevi dervişlerinin sema ayinlerini gerçekleştirdiği, tasavvufî müziğin icra edildiği ve dini törenlerin düzenlendiği bir merkezdir. Bu mekanlarda, Klasik Türk Müziği'nin yanı sıra semazenlerin sema ritüelleri eşliğinde yapılan sema dansları da icra edilirdi. Lefkoşa Mevlevihanesi'nin kuruluşu, Kıbrıs'ta Klasik Türk Müziği ve Mevlevilik geleneğinin yaşadığını gösteren önemli bir kanıttır.

Bu döneme ait diğer belgeler ve kaynaklar da Kıbrıs'ta Klasik Türk Müziği'nin varlığını destekler niteliktedir. Örneğin, o dönemlere ait yazılı kaynaklarda, Kıbrıs'ta düzenlenen musiki toplantıları, konserler ve özel etkinlikler hakkında bilgiler bulunabilir. Bu tür kaynaklar, Kıbrıs Türk toplumunun müzikal hayatına dair ipuçları sağlayabilir.

Vakfiyede açıkça "Mevlevihane" tabirinin kullanıldığı ve Mevlevihane'de tam anlamıyla ayinlerin yapıldığı, bunun da mesnevihanı (tasavvufi şiirler okuyan şair), neyzeni (ney çalan), İmamı (ayinleri yöneten), müezzini (ezan okuyan) ve duacısı (dua eden) gibi görevlilerle birlikte gerçekleştirildiği belirtilmektedir.

Vakfiye metninde, Mevlevihane'nin bir bölümünün fakirlerin barındığı bir yer olarak kullanıldığı da ifade edilmektedir. Bu, Mevlevihane'nin sadece ayinlerin icra edildiği bir merkez olmadığını, aynı zamanda sosyal yardım faaliyetlerine de ev sahipliği yaptığını göstermektedir.

Ayrıca, vakfiye metninde, Şaban ayının onbeşinci günü ve aşure ayının sonunda Mevlevihane'de zikr ve ayinlerin gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Bu da düzenli olarak düzenlenen ritüellerin olduğunu ve belirli zamanlarda toplulukların bir araya gelerek bu ayinleri icra ettiğini göstermektedir.

Bu detaylar, Lefkoşa Mevlevihanesi'nin hem dini hem de kültürel bir merkez olarak işlev gördüğünü ve Klasik Türk Müziği ile ilgili ayinlerin düzenli olarak gerçekleştirildiğini göstermektedir. Bu da Kıbrıs'ta Klasik Türk Müziği'nin varlığını ve Mevlevilik geleneğinin adada köklü bir geçmişi olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Belgelere göre, mevcut tekyenin (tekke), 1594 yılında Serdar Ferhat Paşa tarafından genişletilerek "Mesnevihane"ye dönüştürüldüğü bilinmektedir. Aynı zamanda Ferhat Paşa'nın Konya'dan mektupla bir "mesnevihan" istediği ve bu talebin üzerine Seccâde-İ Hazret-i Mevlânâ'dan Derviş Sadeddin Efendi'nin gönderildiği belgelere dayanarak anlaşılmaktadır.

Bu belgeler, Konya'dan Kıbrıs'a gelenlerin Mevlânâ'yı da yanlarında getirdiğini ve onun öğretilerini Mevlevihane'de devam ettirdiklerini göstermektedir. Mevlânâ, Konya'da kendi dergahında yaşayan ve felsefesini yaymış olan önemli bir tasavvufi liderdir. Kıbrıs'ta kurulan Mesnevihane'de de Mevlânâ'nın öğretilerine ve felsefesine bağlılık devam etmiştir.

Bu belgeler, Kıbrıs'ta Mevlevilik geleneğinin varlığını ve Mevlânâ'nın felsefesinin Mevlevihane'de sürdürüldüğünü ortaya koymaktadır. Bu da Kıbrıs'ta Klasik Türk Müziği ve Mevlevilik geleneğinin bir arada yaşadığını ve bu kültürel birlikteliğin önemli bir rol oynadığını göstermektedir.

Mevlevilik, Konya'da ortaya çıkmış olan bir tasavvufî tarikattır ve Mevlevi felsefesi, öğretileri ve ritüelleriyle dikkat çeker. Bu felsefenin önemli bir unsuru da Klasik Türk Müziği'dir. Mevlevilik geleneği içinde sema ayinleri, semazenlik, sema müziği ve ney çalma gibi öğeler bulunur.

Kaynaklarda bahsedilen Konya'dan Kıbrıs'a gelen halkın Mevlevilikle ilişkili oldukları ve bu bağlamda Mevlevi felsefesini ve dolayısıyla klasik müziği de beraberlerinde getirdikleri ifade edilmektedir. Bu, Kıbrıs'a Mevlevilik geleneğinin ve Klasik Türk Müziği'nin de taşındığını gösteren önemli bir kanıttır.

Bu durum, Kıbrıs'ta Mevlevi felsefesinin ve Klasik Türk Müziği'nin varlığını güçlü bir şekilde gösterir. Kıbrıs'a gelen halkın Mevlevilikle ilişkili olmaları, Mevlevi felsefesinin ve klasik müziğin Kıbrıs'ta da benimsendiğini ve yayıldığını göstermektedir.

20. yüzyıldan önceki dönemlerde Lefkoşa Mevlevihane'sinde müzik icra edildiğine dair kanıtlar bulunmasına rağmen, doğrudan müzikle ilgili kaynaklara rastlanmamıştır. Bu konuyla ilgili bilgilere sahip olduğumuz kaynaklar, mevlevihanenin son dönemleri olan 20. yüzyılın ilk yarısına aittir. Bu bilgilere göre, mevlevihanede düzenlenen ayinler ve dolayısıyla müzik, 1955 yılında sona ermiştir.
20. yüzyıldan önceki dönemlerde Lefkoşa Mevlevihane'sinde gerçekleşen müzik etkinlikleri hakkında kesin ve ayrıntılı kaynaklara sahip olmamak, bu dönemde icra edilen müziğin ayrıntılarını belirlemeyi zorlaştırmaktadır. Ancak, mevlevihanenin son dönemlerine ait kaynaklara dayanarak, ayinler ve müzik faaliyetlerinin düzenli olarak gerçekleştirildiği ve bu faaliyetlerin 1955 yılında sona erdiği bilinmektedir.

Buna göre, Lefkoşa Mevlevihane'sindeki müzik icraatları hakkında daha ayrıntılı bilgilere ulaşmak için 20. yüzyılın başlarına ait kaynakları incelemek gerekmektedir. Bu kaynaklar, o dönemdeki Mevlevi ayinleri ve müzik faaliyetleriyle ilgili daha fazla bilgi sağlayabilir.

Bu dönemlerde, Kıbrıs'ta Türk Sanat Müziği'nin icra edildiği yerler arasında kahvehaneler, meyhaneler, ziyafetler ve özel toplantılar gibi sosyal mekanlar bulunmaktaydı. Bu mekanlarda, yerel sanatçılar ve müzikseverler arasında müzikal etkileşimler gerçekleşiyor, repertuarlar paylaşılıyor ve bu müzik türünün yaşatılması sağlanıyordu.

Ayrıca, dönemin müzik eğitimiyle ilgilenen bireyler ve müzik okulları da Kıbrıs'ta Türk Sanat Müziği'nin icrasına katkıda bulunmuştur. Öğrencilerin eğitim aldığı bu kurumlar, müziğin icrasında ve öğreniminde bir merkez oluşturarak Kıbrıs'ta müzikal bir altyapının oluşmasına katkı sağlamıştır.

Belgelerin azlığına rağmen, Kıbrıs'taki Türk Sanat Müziği'nin geçmişi ve icra edildiği kurumlar üzerine yapılan çalışmalar ve araştırmalar, bu müziğin adanın kültürel yaşamında önemli bir yer tuttuğunu ve köklü bir geleneğe sahip olduğunu göstermektedir. Bu müzik türü, Kıbrıs Türk toplumunun kimlik ve kültürel mirasının bir parçası olarak günümüzde de devam etmektedir.
,
1955'ten sonra sema gösterilerinin durdurulmasının nedenlerinden biri, Türk yöneticilerin aşırı milliyetçilik taslayan görüşleriyle ilişkilidir. Bu yöneticiler, sema gösterilerini Atatürk İlkelerine aykırı ve gericilik olarak değerlendirmişlerdir.

Bu dönemde, Türkiye'de Kemalist ideoloji ve modernleşme çabaları ön plandaydı. Bazı Türk yöneticiler, sema gösterilerini dini bir ritüel olarak görmüş ve geleneksel veya gerici olarak nitelendirmişlerdir. Onlara göre sema gösterileri, modern Türkiye'nin laik ve çağdaş değerlerine aykırıydı.

Bu görüşlere dayanarak, sema gösterileri 1955'ten sonra durdurulmuş ve yasaklanmıştır. Bu karar, Türk yöneticilerin aşırı milliyetçilik ve modernleşme çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Sema gösterilerinin Atatürk İlkelerine aykırı olduğu ve gericilikle ilişkilendirildiği düşüncesi, bu kararın temel motivasyonunu oluşturmuştur.

Ancak, sema gösterileri sadece dini bir ritüel olarak değerlendirilmemekte, aynı zamanda Mevlevi geleneğinin önemli bir parçasıdır. Sema, Mevlevi tarikatının mistik ve sembolik bir uygulamasıdır ve müziğin eşlik ettiği bu gösterilerde semazenler dönerek ilahi aşkı simgelerler.

. Aysel Bağdadi'nin anlatımları, Mevlevihane'de görev alan müzisyenlerin kimlikleri, enstrümanları ve icra ettikleri müzik türleri hakkında bilgi vermiştir. Bu görüşmede, Mevlevihane'deki müzikal faaliyetlerin genellikle geleneksel enstrümanlarla gerçekleştirildiği ve Klasik Türk Müziği'nin icra edildiği ifade edilmiştir. Mevlevihane'de çalınan enstrümanlar arasında ney, kudüm, tanbur, kemane gibi enstrümanların yer aldığı belirtilmiştir.

Aysel Bağdadi'nin anlatımları aynı zamanda Mevlevihane'de görev yapan müzisyenlerin niteliklerini ve yeteneklerini de yansıtmaktadır. Bu müzisyenlerin Klasik Türk Müziği'nin inceliklerini iyi bildiği ve Mevlevi ayinlerinde bu müziği ustalıkla icra ettikleri ifade edilmiştir. Bu bilgiler, Lefkoşa Mevlevihane'sinin son dönemlerindeki müzikal faaliyetler hakkında bir içgörü sağlamakta ve Mevlevihane'de görev alan müzisyenlerin önemini vurgulamaktadır. Aysel Bağdadi'nin anlatımları, Mevlevihane'nin müzikal atmosferini ve içerisinde gerçekleşen ayinlerin müzikal yönünü daha iyi anlamamızı sağlamaktadır.

Bu bilgiler, Lefkoşa Mevlevihanesi'nde görev yapan müzisyenlerin çeşitli enstrümanları ustalıkla çaldığını ve Mevlevi ayinlerinde müziğin önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Ney, kudüm, darbuka, kanun, ud, keman ve zil gibi geleneksel Türk müziği enstrümanları, Mevlevihane'deki müzikal atmosferin oluşmasında kullanılmıştır. Bu müzisyenlerin çaldıkları enstrümanlara ek olarak, Mevlevihane'deki müzikal faaliyetlere katılan diğer müzisyenlerin kimlikleri hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Ancak, bu belirtilen isimler, Mevlevihane'nin müzikal kadrosunun çeşitliliğini ve yetenekli müzisyenlerden oluştuğunu göstermektedir.

Sema gösterilerinin durdurulmasıyla birlikte, Mevlevihane'nin asıl işlevi de büyük ölçüde değişti. Mevlevihane binası, boşaltılan sema salonu ve diğer alanlarıyla birlikte farklı amaçlara hizmet etmeye başladı.

Bazı dönemlerde, mevlevihane binası müze veya kültürel etkinliklerin düzenlendiği bir mekan olarak kullanıldı. Mevlevi kültürü ve tarihine ilişkin sergiler ve etkinlikler burada gerçekleştirildi. Bu şekilde, mevlevihane binası kültürel mirasın korunması ve halkın bu mirasla bağlantı kurabilmesi için bir platform olarak kullanıldı.

Diğer dönemlerde, mevlevihane binası eğitim ve kültür merkezi olarak işlev gördü. Müzik, dans, şiir gibi sanatsal etkinliklerin düzenlendiği, atölyelerin ve kursların düzenlendiği bir merkez haline geldi. Bu şekilde, mevlevihane binası sanatsal ve kültürel faaliyetlere ev sahipliği yaparak toplumun sanatla ve kültürle ilgilenmesine katkı sağladı.

Mevlevihane binasının farklı amaçlarla kullanılması, Mevlevilik geleneğinin Lefkoşa'daki varlığını sürdürmesi ve mekânın kültürel bir öneme sahip olması açısından önemlidir. Böylece, mevlevihane binası tarihi ve kültürel bir miras olarak korunmuş ve topluma farklı şekillerde hizmet etmeye devam etmiştir.

1956 yılında Lefkoşa Mevlevihane'sinin derviş hücreleri, mutfağı ve diğer bölümleri çocuk yuvası olarak kullanılmak üzere genişletileceği kararı alındı. Bu genişletme çalışmalarıyla birlikte mevlevihane binası, çocukların barındığı bir yuva olarak hizmet etmeye başladı. Ancak, bu kullanım amacı uzun soluklu olmadı ve 1962 yılında mevlevihane binası temel bir bakım onarımından geçirildikten sonra Etnografya Müzesi'ne dönüştürülme kararı alındı. Bu dönüşüm süreciyle mevlevihane binası, Kıbrıs'ın etnografik ve kültürel mirasını sergilemek amacıyla kullanılan bir müze haline getirildi.

Etnografya Müzesi, Kıbrıs'ın tarihi, kültürü, el sanatları ve gelenekleri gibi çeşitli alanlarda sergiler düzenledi. Mevlevihane binası, müze olarak hizmet ederek ziyaretçilere Kıbrıs'ın kültürel zenginliğini tanıtma ve geçmişine ışık tutma fırsatı sağladı.

Bu dönüşümle birlikte, mevlevihane binasının işlevi değişti ve Kıbrıs'ın etnografik mirasının korunması ve sergilenmesi amacıyla kullanıldı. Bu, mevlevihane binasının önemli bir kültürel ve tarihi mekân olarak korunmasını ve toplumun geçmişiyle bağlantı kurmasını sağladı.

Mevlevihane binası hala günümüzde Etnografya Müzesi olarak hizmet vermektedir. Bu müze, Kıbrıs'ın etnografik mirasını sergileyen ve ziyaretçilere kültürel bir deneyim sunan bir mekandır.

Mevlevihane binasında tarih boyunca gerçekleştirilen müziğin içeriği veya Türkiye'deki Mevlevihanelerde icra edilen müzikten farklı müzikler yapılıp yapılmadığı konusunda herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Kaynaklarda, Lefkoşa Mevlevihane'sinde icra edilen müziğin özellikleri veya içeriği hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmamaktadır.

Ancak, Mevlevilik geleneği genel olarak Klasik Türk Müziği ve sema müziğiyle ilişkilidir. Mevlevi tarikatının sema ayinlerinde icra edilen müzik, geleneksel Türk müziği formlarından etkilenir ve semazenlerin dönüş ritmini destekleyen ilahi ve gazellerden oluşur. Bu müziklerde genellikle ney, kudüm, tanbur, ud gibi geleneksel Türk müziği enstrümanları kullanılır.

Mevlevihane binasında gerçekleştirilen müziğin ayrıntılarına ilişkin kaynaklara rastlanmaması, Lefkoşa Mevlevihane'sinin müzikal faaliyetlerine dair bilgi eksikliğini göstermektedir. Ancak, genel olarak Mevlevilik geleneği içinde icra edilen müziklerin Klasik Türk Müziği formlarına ve sema müziğine dayandığı bilinmektedir.


TVplas Production
Copyright © 2022 All rights reserved.